JoomlaWatch Stats 1.2.7 by Matej Koval

Albert Eckstein

A Pediatrician in Anatolia - Anadolu'da Bir Hekim


N. Akar - A. Can - A.A. Oral

2017

Ankara Universitesi Yayınevi - Ankara University Publishers

www.homerbooks.com

ISBN : 978-605-136-330-1


367 sayfa  - 367 pages
iki dilde metinler - bilingual texts
21 Bölüm - 21 Sections
sert kapak -  hard cover (30 cm x 22 cm)

Yirmibir bölümden oluşan bu eser, Ord. Prof. Albert Eckstein’ın ülkesi Almanya’da 1935 yılında görevinden uzaklaştırılıp sürgüne zorlandığı dönemde, Türkiye Cumhuriyetinin daveti üzerine ülkemize gelişinden 1950 yılında ülkemizden ayrılışına kadar geçen 15 yıllık yaşamına özellikle gelişmekte olan bir Anadolu kenti olan Ankara’da ve orta Anadolu’nun kırsal kesiminde yaşayan ailelerin ve çocuklarının sağlığı penceresinden değerlendirirken,  Ankara Üniversitesi ve hemen sonrasında Çocuk ve Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğinin kuruluşuna dair tarihsel bir kesit sunuyor.  Daha geniş açıdan bakıldığında, Cumhuriyet Dönemi aydınlanmasını, Ankara başta olmak üzere tüm ülke sathında, mesleğini mükemmellik içinde icra eden çağdaş bir hekimin gözünden ortaya koyuyor.


Kitap, tarih içinde saklı kalmış ve unutulmaya yüz tutmuş olayların ve bireylerin derinlemesine bir araştırmayla nasıl ortaya çıkarılabileceğine en güzel örneklerinden birisi olmayı da başarıyor. Yanı sıra Eckstein’ın gözünden Anadolu görsellerine de yer veren kitap, Prof. Dr. Nejat Akar’ın bu konuda kaleme aldığı diğer eserlerinin de serüvenini  aktarıyor.

***

Bu kitap, şeref madalyası kazanmış olmasına rağmen, Almanya Nazi boyunduruğu altındayken vatanını terketmeye zorlanan bir çocuk hekiminin hikayesidir...

Prof. Dr. Albert Eckstein, ABD ve İngiltere'den başka iş teklifleri almış olmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti tarafından kendisine sunulan asil görev fırsatını bir dakika bile tereddüt etmeden kabul ederek aynı ay içinde Ankara'da çalışmaya başlayan bir doktordu.

Modern Türk Cumhuriyeti tarafından Ankara Numune Hastanesinin Pediyatri Kliniğine başhekim olarak atandığı sırada, Türk çocuklarının sağlık ve hastalıkları hakkında resmi bir rapor hazırlaması istendi.

Bu çalışma için, Dr. Eckstein, kendisi de bir çocuk doktoru olan eşi Dr. Erna Eckstein ve asistanı Dr. Selahattin Tekand ile 25 ilde yüzlerce köyü ziyaret ederek binlere hastaya sağlık hizmeti verdi. Bu kitap, Dr. Eckstein'in hem Ankara Numune Hastanesindeki, hem de bu köylerdeki hastalara verdiği sağlık hizmetlerine olduğu kadar, o dönemin yaşam şartlarına da ışık tutuyor.

Sonunda Türkiye'yi ve Türkleri o kadar seviyor, ülkeyi de o kadar çok benimsiyor ki, cümlelerine “biz” diyerek başlıyor.

Prof. Eckstein'ın ikinci görevi, Ankara Üniversitesinde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klniğini kurmak oluyor. İlk asistanları İhsan Doğramacı ile Selahattin Tekand, ilk doçenti ise Bahtiyar Demirağ oluyor.

1949 yılının son günlerinde, fakirleşmiş harp sonrası Almanya'ya davet ediliyor.

Prof. Ekstein memleketine döndükten altı ay sonra vefat ediyor.  Eşi Erna ve üç çocuğu ülkemizle ilişkilerini senelerce koparmıyorlar. Erna Eckstein son yıllarında Türkiye hatıralarını yazıyor.

***

This is the story of a pediatrician who was forced to leave his country when Germany was under Nazi rule although he had been awarded a medal of honor…

Prof. Dr. Albert Eckstein was a physician who accepted the noble mission offered to him by the Turkish Republic without a moment's hesitation in spite of receiving other job offers from the USA and England and started working in Ankara within the same month.

He was asked to prepare an official report on the health and diseases of Turkish children while he was assigned by the modern Turkish Republic as the chief of Pediatrics Clinic of the Ankara Numune Hospital.

Prof. Eckstein visited 25 provinces and hundreds of villages in Anatolia together with his wife Dr. Erna Eckstein, also a pediatrician, to bring polyclinic services to thousands of patients. This book tells the story of Dr. Eckstein's medical services to his patients both in the Ankara Numune Hospital and these villages, as well as the living conditions of that period.

He came to love Turkey and the Turks and identified himself so much with the country that he used to begin his sentences with "we".

The second task of Prof. Eckstein was to establish the Childhood Health and Diseases Institute in Ankara University. His first assistants were İhsan Doğramacı and Selahattin Tekand, and his first docent Bahtiyar Demirağ.

During the last days of 1949, he was invited to impoverished post-war Germany.

Prof. Eckstein died six months after he returned to his country. His wife Erna and his three children kept up their contacts with the country for many years. Erna Eckstein wrote her memoirs of Turkey late in her life.


***

Bölümler / Sections

Eckstein ile Tanışma - Meeting Eckstein

Başlangıç  - The Beginning

Ankara'ya Doğru - Towards Ankara

Ankara  - Ankara

Anadolu 1937-1938 - Anatolia 1937-1938

Savaş Yılları - The War Years

Ankara Tıp Fakültesi Günleri - Ankara Medical School Days

Sonun Başlangıcı - The Beginning of the End

Son - The End

Ardından Ne Dediler? - Recollections

Yaşam Sürüyor - Life Goes On

Anadolu Notları (1937) - Anatolian Notes (1937)

“La Turquie Kemaliste” Yazıları - Articles in “La Turquie Kemaliste”

Çocuk Doktorumu Hatırlıyorum - I Remember My Pediatrician

Herbert Eckstein'a Mektuplar - Letters to Herbert Eckstein

Albert Eckstein’ın Türkiye'deki Yayınları - Albert Eckstein’s Publications in Turkey

Önceki Baskıların Öyküleri - Story of the Previous Editions

Kim Kimdir - Who is Who

Kaynaklar - References

Yazarlar - Authors

Albert Eckstein’ın Kamerasından Anadolu İnsanları - Anatolian People from Albert Eckstein's Camera


Okuyuculardan Gelenler / Readers' Opinions

Tıbbiyeli tarihi son zamanlarda olabildiğince araştırılır ve yayımlanır oldu. Bir bakıma uzun yıllara yayılan edilgenliğin günahı çıkartılıyor da denilebilir. Bu bağlamdaki dağarcık her geçen gün zenginleş(tiril)iyor.

Bu dönemde eksik bırakılan bir şeyler var gibi geliyor bana. Tamamlamakta yarar var. Neyse ki, bu doğrultuda girişimler de yok değil.

Cumhuriyet sanıldığı gibi yalnızca Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulmadı. Öncesindeki Birinci Dünya Savaşı, onun da öncesindeki Balkan ve Kuzey Afrika’daki Osmanlı-İtalyan savaşlarını göz ardı etmemek gerek. Cumhuriyet’ten önce toplamda 11 yıllık bir kesintisiz savaş süreci söz konusudur.

Genç Cumhuriyet ayakta durma çabası içindeyken Avrupa’da kol gezen faşizm aynı zamanda Cumhuriyet’e cansuyu olmuştur. Almanya’da Nazilerin kamu görevinden el çektirdiği Yahudi kökenli Almanlar bir yurt arayışına giriştiklerinde; yoksul ve yoksun ama başı alabildiğine dik bir Türkiye’nin onlar için seçeneğe dönüşmesi yabana atılmamalıdır.

O dönemde Türkiye’yi vatan belleyen Alman hekimlerini de Tıbbiyeli tarihimizin bir yerlerine yerleştirmekte sakınca yoktur. Kuşkusuz yabancıdırlar, doğum yerleri, dilleri, dinleri, gelenek ve görenekleri bizlerinkinden oldukça farklıdır. Ama, öyleleri çıkmıştır ki aralarından; içimizden biri olup çıkmışlardır aramızda oldukları süre boyunca.

Dr Albert Eckstein içimizden birisi sayabileceklerimizdendir.

Adolf Hitler imzalı kısa bir yazıyla işine son verilen Eckstein İngiltere ve ABD seçenekleri de karşısına çıkmış olmakla birlikte Türkiye’yi seçmiştir. Cumhuriyet 10. yaşını doldurmuş olsa da sağlık hizmeti ve hekim eksiği olanca varlığıyla duyumsatmaktadır kendisini.

Cumhuriyet’e giden yolda 11 yılını savaşlarla ve ona bağlı olarak acılarla sarmalanarak geçiren Türkler ve özellikle de o trajediden en çok etkilenen Türk çocukları hak etmektedir hekimi ve sağlık hizmetini. Dr Albert Eckstein bozkır çocuklarının umudu olmuştur o yıllarda. Akademik unvanına ve üstlendiği göreve bakmaksızın ülkemizle ve insanımızla tüm içtenliğiyle bütünleşmiştir.

Anadolu’nun kalbi Ankara’daki çalışmalarından fırsat buldukça Anadolu yollarına düşmüştür. Anadolu’da en çok analara ve çocuklara odaklanmıştır. Uzmanlığı gereğince çocukları ve onların beslenmesini gözlemlerken Anadolu’nun pek çok köşesinde karşısına çıkan insan manzaralarını fotoğraflamayı da unutmamıştır. Hatta onun çektiği fotoğraflardan birisi Türkiye Cumhuriyeti’nin 1942’da dolaşıma sunulan 10 TL’lik banknotlarından birisinde ölümsüzleşmiştir.

Dr. Albert Eckstein’ın dokunaklı ve etkileyici öyküsünü günyüzüne çıkartan da yine kendisi gibi bir çocuk doktoru : Prof Dr Nejat Akar olmuştur. Demirtaş Ceyhun’un “Ah Şu Biz Karabıyıklı Türkler” kitabında rastladığı Eckstein adını deyim yerindeyse iz sürerek bilinir kılmak için çıktığı yolculuk hem kendisi hem de bizler için mutlu sonlanmıştır. “Bozkır Çocuklarına Bir Umut” (Prof Dr Nejat AKAR, Gürer Yayınları, 2008) adlı kitabında derlediği öykü Tıbbiyeli tarihimizde yer almayı fazlasıyla hak ediyor bence. O kitap okurla buluşalı 10 yıla yakın zaman geçmiş. Kitap, adı değişerek ve görünümü ve baskısı geliştirilerek, İngilizcesi eklenerek bu kez “Anadolu’da Bir hekim : Albert Eckstein” (Ankara Üniversitesi Yayınları, 2017) adıyla okura bir kez daha ulaştırılmış. Akıcı dili, etkileyici öyküsüyle bir solukta okunabilen kitap günümüzde yabancılaşma yarışına giren biz Türklere bundan 80 yıl önce Türkleşen bir Alman’ın serüvenini anlatması bakımından da çok değerli bir ders içermektedir. Avrupa’nın darmadağın olduğu, yangın yerine döndüğü yıllarda hiç batmayan bir güneş gibi parlayan genç Türkiye Cumhuriyeti’ni anlatarak etkileyici ve öğretici bir görev yerine getirilmiş olmaktadır.

Bu kitaba konu olan göz alıcı ve etkileyici serüven hiç kuşku yok ki Atatürk’ün başarısı sayılmalıdır.

Ceyhun Balcı


***